Kurban Bayramında Heybeliada ve Burgazada

 

Gece yarısı Mustafa'nın yüzündeki sivilceden kan akmaya başladı ve sabaha kadar durmadı. Üstelik otel odasında bir sivrisinek vardı. Her zama çok cool davranan  adam pijama halinde elindeki havluyla küçücük sivrisinek vurmaya saatlerce çalışıyorudu. (Bana çok komik geldi:))) 


Ertesi sabah Büyükada’da çok yağmur yağıyordu. Kahvaltımızı oteldeki terasta yağmur kokusunu ve sesini hissederek yaptık. Yağmurun durmasını beklemeden  otelden ayrıldık ve gezmeye çıktık. Yolda bulduğumuz eczaneye uğradık. Mustafa'nın sivilcesi için ilaç verdiler. başka bir mağazadan şemsiye aldık  ve  vapura  binip Büyükada'dan Heybeliada'ya doğru yola çıktık.








 O gün de bayram olduğu için vapura bedavaya binebildik. Büyükada'nın hemen yanında bulunan Heybeliada'ya vardığımızda hala şiddetli yağmur yağıyordu. İskelenin etrafında şirin bir kafe bulduk ve yağmur durana kadar orada beklemeye karar verdik. Canım sıcak bir şey istedi. Ben Chai tea latte söyledim. Mustafa salep söyledi.  Masanın üstündeki dergi ve kitap okuyarak vakit geçirdim.




 






Uzun süre bekledik ama hala yağmur yağıyordu. Sonra kafeden çıkıp hep gitmek istediğim ikinci el kitapçıya gittik. İkinci el kitapçıda tavana kadar uzanan kitaplık vardı ve kitaplık kitaplarla doluydu. Sahibi bana bu dükkandaki tek Japonca kitabı gösterdi. Muhtemelen  uzun zaman önce tekneyle Türkiye'ye gelen donanmanın bıraktığı kitap olduğunu söyledi.










Biraz acıkmaya başladık. Öğle yemeği yemek için yine iskeleye doğru yürüdük. Börekçide börek yiyip çay içtik ve biraz dinlendik. Bir süre sonra yağmur durdu ve hava açılmaya başladı. Börekçiden çıkıp adayı keşfe çıktık. Bazı arkadaşlarımın dediği gibi bu ada Büyükada'dan daha çekici ve güzeldi. Tamamen turistik bir yer gibi olmadı ve doğal bir hal vardı. Google Haritalar'a bakmadan masaldaki labirent gibi  sokaklarda dolaştık.











Evimizden ta Adalara kadar gelik. Burgazada’ya da gidelim dedik. Orada yaklaşık bir saat gezdik. Heybeliada'dan daha küçük bir adaydı ve oradaki evler Heybeliada ve Büyükada’dakilerden daha küçüktü. Rumlar tarafından yapıldığı söylenen eski bir kilise, ve hemem yakında Müslimanların yaptırdığı bir cami vardı. İstanbul tarih ve kültürün kesişme noktasıdır ve şehir merkezinden bayağı uzaktaki Adalar da öyledir. 









Adalarda zaman daha yavaş geçer ve benzinli arabalar yasak olduğu için hava çok temizdir. Eski binalar da olduğu gibi bırakılıyor ve bana zaman yolculuğu yapıyormuşum gibi hissettiriyor. Adalar, İstanbul'da en sevdiğim yerlerden biri oldu.

Heybeliada sahaf















Heybeliada'nın tepesinde bulnan tarihi bir okul. Öğleden önce kapanmıştı ve içine girmedik. 















Öğle yemeğinde yediğimiz börek
Chai tea latte ve salep

Hava açıldıktan sonra Heybelliada İskelesinin etrafında















Heybeliada'da bir sokak



Adalardan İstanbul'a dönerken


Zon.












コメント

人気の投稿